Depremzede Hikayeleri

Who we are

Ülkenin her bir yanını sarsan o günü bir de onların gözünden dinleyin.

Depremzede: Soner Tuğtekin

Ağzında tütünle 56 saat sonra enkazdan çıkan adam, kurtarılma hikayesini anlattı

Depreme evimde yakalandım. 19 yaşında kızım, 59 yaşında eşim, 26 yaşında oğlum ve ben vardım. Televizyon izlerken oğlum geldi ve deprem oluyor dedi. Ben herkesi yanıma topladım. Daha sonra sallantıyla berber eşimin ve kızımın omzuna tavanın çöktüğünü gördüm. Oğluma dedim ki burası ağlama yeri değil. Burada metanetli olacağız. Kızım sol eşim de sağ tarafımda. Eşimi yanıma çekmek istedim ama eli kanepenin arasına sıkıştığı için yanıma çekemedim. Her yer karardı. Aradan yarım saat geçtikten sonra ben her yeri gündüz gibi görmeye başladım. Kızıma bakıyorum başından gelen nur ışık içeriyi aydınlatıyor. Sağ tarafıma baktım eşim de aynı şekilde. Oğluma dedim ki koltuğun arasında şişede su var onu bana ver. Bana dedi ki baba sen nasıl görüyorsun. Kendi kendime dedim ki oğlumun kafasına beton düştü de kör mü oldu nasıl göremiyor. Daha sonra suyu yanıma aldım. Bir müddet bekledik ama sesimizi duyan, bizi kurtaran yoktu. En sonunda oğlumla helalleştik.

Tütün torbam vardı onu sardım. Oğlum dedi ki baba sen nasıl sarıyorsun bunu. Oğluma gördüğümü söyledim. Ben sardım içtim ama oksijen bitince çakmak yanmamaya başladı. Ben de kumandayı alıp kırdım. Kumandanın içindeki pili çıkardım. Avizede bir kablo vardı onu istedim oğlumdan ama oğlum görmüyordu. Ben aldım pillerle temas ettirip ısı çıkardım ve tütünü öyle yaktım.


Enkaz altında suyum vardı, tansiyon haplarım yanıma gelmişti nasıl geldi bilmiyorum. Bir kapak suyla haplarımı içip bir kapak suyu oğluma veriyordum. 2 gün öyle idare ettik. Salon tarafından giriş yaptılar. Oğlumun ismini seslendiler seni alacağız dediler. Ben ayağımla tavana vurdum. Eşim ve kızım çıkana kadar kaldırımda yattım. Onları hiç bırakmadım. Ben eşimle 35 yıllık bir hayat yaşadım. Kendine söz vermiştim, ben seninle ölüme gelirim demiştim. Ölüme gittim. Onların cennette olduklarını biliyorum. Nur ışıklarını gördüm.

Benim kredi borcum var. Çocuğumun okulu için harcadım. Kredi borcumun silinmesini istiyorum. Benim tek varlığım oğlum kaldı, onu güzel bir işe yerleştirmelerini istiyorum. Biz bu vatanın bu bayrağın çocuklarıyız. Vatanımız terk etmeyiz hiçbir zaman. Benim sadece bir evim vardı on da yerle bir oldu. Ben eşimle kızımı kaybettim. Dünyam bitti.

Kaynak: Bursa Haber

Depremzede: Derya Akdoğan

Enkaz altında 8 gün mücadele veren Derya’nın hikayesi

Saat 04.17’de hafif bir sarsıntı oldu. Annemle ayağa kalktık. Sonra sarsıntı artınca hemen yatağın yanında çömeldim. Üstüme örtü aldım. Annemle bir araya gelip, babamın yanına gidecektim. Gidemedim. Deprem savurdu bizi yatağa. Ondan sonra da yıkıldı. Sarsıntı o kadar şiddetliydi ki sanki dibinize bomba koymuşlar ve o patlamış gibiydi. Öyle korkunç bir uğultu vardı. Bina da bir anda yıkıldı üstümüze.

Bağırdım. Sesimi duydular. Bir abiyle konuştum. Bana, ‘Seni kurtarmaya geleceğiz. Kim var yanında’ dedi. ‘Annemle ben varım’ dedim. Ama o an kimse gelmedi. Yerimizi belli etmek için ses çıkarıyorduk ama başka tarafa gidiyorlardı.

Annem, bizi kurtarmak için duvarları yıkmaya çalıştı ama çok yoruldu. Zaten hava da soğuktu. Annem dayanamadı. Elini tutabildim. Sonra bana ‘Artık dayanamıyorum kızım’ dedi. Ben de ‘Anne bizi buradan kurtarmaya gelecekler. İkiz kardeşim gelecek, yeğenlerim, eniştem gelecek. Ağabeyim gelecek. Dayan anne’ dedim. Bana ‘Yok kızım dayanamıyorum’ dedi. Son nefesini verirken uyuyordum. Seslere tekrar uyandım. Annem sandım ama annemden ses çıkmıyordu. Elini tuttuğumda anlamıştım. Soğuktu. Ölmeden önce elini tuttuğumda sıcaktı çünkü.

Bacağım ve bir kolum sıkışmış, enkaz altında kalmıştı. Aslında üzerime yıkılan beton yığınını hiç hissetmemiştim. Enkazdan sekizinci günde çıkarıldım, bu süre bana 3 gün gibi gelmişti. Çıktığım zaman gördüğüm manzara beni etkilemişti. Üstümde onca şey varmış. Nasıl dayandığımı, nasıl hayatta kaldığımı bilemiyorum. Ama içeride farklı ışıklar vardı. İçerisi aydınlıktı, karanlık değildi. Annemi görüyordum, o da beni görmüştü. Çıktıktan sonra yemek, su istemiyordum. Sadece uyumak istiyordum. Acıkmayı, susamayı hiçbir şeyi hissetmemiştim. Sadece devamlı uyuyordum ve devamlı gözlerim kapalıydı. Bir küçük yaşam alanı oluşmuştu. Çok küçük bir yerdi. Yani nasıl çıktım bilmiyorum. Çünkü çok mümkün değildi, mucize yani.

Kaynak: Antakya Gazetesi